Merhabalar,
Önceki yazılarımın birinde, bir sonraki yazım "Doğum Hikayem" olsun demiştim ve şimdi de gelelim bu hikayeye... Aslında hikayeden çok yaşanan gerçeklere... Ve tabii ki bunları bu sayfaya sığmasa da saatlere yada kelimelere dökülemese de gene de dilim döndüğünce sizlerle bu deneyimimi ve yaşanılanları bir bir elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım...
Hamile kaldığımı öğrendiğim ve öğrenene kadar da geçirdiğimiz süreçler, oldukça heyecan verici ve bir o kadar da stresliydi. Neden derseniz? Kan tahlili için hastaneye gittiğimde henüz erken olduğunu ve birkaç hafta daha beklemem gerektiğini adet döneminin üzerinden birkaç hafta daha geçmesi gerektiğini söylemişlerdi. İlk hastane ve kan tahlili deneyimimiz henüz daha beklemek gerektiğini söylüyordu. Belirtilen süreyi geçirdiğim ilk gün kanımı verdim ve ertesi gün alabileceğimi öğrendim. İşin stresli kısmı işte tam da bu noktada başladı. Kan verdiğim günün akşamı, biraz kanamam oldu ve dedim ki, tamam olmadı. Hatta aynı akşam eve bir kaç yüz metre yük taşımak zorunda kalmış olmamdan mütevellit neden taşıdığıma, niye böyle gereksiz bir şeye kalkıştığıma dair de kendime çok kızmıştım. Ve sebebini buna bağlayarak da, henüz oluşum aşamasında olduğunu düşündüğüm bebeğimi kaybettiğimi düşündüm. Ama o gece sürekli sanki varda yokmuş değil de, yoktan yeniden var olacak olan o varlığa çoğu kez seslenerek ve tamamen bütün bunları içgüdüsel yaparak,
"Dur, gitmemelisin ve bırakmamalısın bizi. Ne olur kal burda ne olurrr diye yalvarıyordum.... :(:(:(" çünkü hissediyordum sanki var olduğunu... Ve tabii ki hala kendime neden bir şeyler taşıdığıma ve bu sebeple kanama yaşadığıma dair kızarakkk...
Ertesi gün sonuçları aldığımda; işte tamda olmasa da hislerimin %70 doğruluğuna inanarak varlığının bir kanıtı olan tahlil değerlerini görünce sevindim. Ve gene ta kiii, yanımdaki hemşirenin "Hanımefendi, bu değerler sizi yanıltmasın bazen yumurtlama dönemlerinde de böyle küçük yükselişler olabiliyor, siz en iyisi bunu kendi kadın doktorunuza gösterin." deyişi hala kulaklarımda çınlıyor. Ne yapacağım, nasıl davranacağım, gerçekten var mısın? yok musun? bilemediğim ama olmanı istediğim çok karmaşık bir sürece girdik ve yine ta kiii, ertesi sabah koşarak kadın doktoruna gittiğimiz ana kadar. Ve gene yapılan muayene sonucu, son bir kan tahlili ve artık sanırım son olduğunu düşündüğümüz emin olmak adına yapılan son bir check için kanımı verdim. Aynı günün öğleden sonrası artık ve kesinlikle emin olduğumuz "BİR BEBEĞİNİZ OLACAK..." müjdesini aldığımızda her şey durmuş, zaman durmuş ve hep o noktada kalmak istemiştim. Emre'nin her zamanki soğukkanlılığı, hayatım dur bekle, acele etme, emin ol diyip beni bastırışları, bu kadar kendime ve içimdekine bağlanışı dizginleme ve hayırlısıyla biten cümlelerinin sonu artık bir nihayete dönüşmüş ve ben kendi çığlığımla değil birlikte bu sevince gömülmüştük. (Demek ki, neymiş şartlar ne olursa olsun, hayatta kalmak isteyen bebek öyle de böyle size tutunuyor ve Rabbim verecekse size onu, her şekilde veriyor. Siz her zaman inanmaya, istemeye ve dualarınıza sığınmaya devam edin. Olacaksa eğer , gerçekten oluyor ve bir deyim vardır ya "Olacakla, öleceğin önüne geçilmez." tam da ifade edilmek istenen ve iki keskin bıçak sırtı şeyi gerçekten iyi özetliyor. Sizler içinizi ferah tutun yeter....)
Bir de öncesinden yapılmış planlar ve programlar vardı tabii ki de... Yarın akşam 4 aile otobüsle yola çıkılacak bir Kapadokya Turu... ve tabii ki kesinlikle doktordan veto yemiş asla gidemezsiniz uyarısı. Sebebi, kanamamın olması ki, bu kanamaya da halk dilinde bebek kendine yer açıyor derlermiş, risk içeriyor olması sebebiyle gidilmemesi gerektiği idi. Kime nasıl söyleyeceğiz, ne yapacağız, zaten yeni öğrenmişiz, ne bahane bulunur, hani bir de bebek 3 aylık olmadan kimseye söylenmez Allah korusun düşük olur vs. ilk 3 ay tehlikeli aylar, biz de kimseye duyurmayalım derken pek de başaramadık aslında... Daha bir kaç hafta belki de günlük olduğunu öğrendiğimiz bebeği artık bir kısım çoğunluk biliyordu...
Bu arada anti parantez belirtmek isterim ki, o gidilemeyen Kapadokya Turu diğer 3 aileye zehir olmuş. İstanbul'dan 10'da hareket eden otobüs arıza yapmış ve kat edilen yol ancak 80 km olup, İzmit civarlarından geri dönülmüştü. Her şeyde gerçekten bir hayır vardı demek :):):)
Sonrası malum, hafta hafta bebek gelişim takipleri, 6 aydan önce bebeğe bir şey alınmama sürecini atlatma (gene halk inancı, düşük, kayıp, vs olur bebek kendini bulsun diye bekleme süreci), yeme-içmeye dikkat, sağlıklı beslenme, fazla kilo almamaya çalışma, sürekli yürüyüş ve hareket, pozitif olmaya çalışma, aylık rutin doktor kontrolleri, bebek oda hazırlıkları,... bunun gibi bir dünya şeyle beraber 40 haftayı doldurma süreci....
Tam burada ve bunu resmederken ben 3 aylığız henüz :):):)
Burada da doğuma tam bir ay kala:) Artık yüzümüz belirginleşmiş, bütün hatlarımız tüm sınırlamızla oldukça belirgin ve uyuyoruz.
Bir de bu sırada kendinize yeni bir algı yada meslek dalı daha kazandırmış oluyorsunuz ki bu da ultrason fotoğraf seçiciliği, bebek kimlik belirleme ve duruş şekli, pozisyon tahmini yapmak gibi... Bir de üstüne insanlara da anlatmaya ve çözdürmeye çalışıyorsunuz. İlk başlarda bende gözünü, burnunu, ağzını ayırt edemiyordum ta ki, anlata anlata, yol göstere göstere, harita çıkarırcasına veya yol tarif edercesine bütün bağlantıları ve incelikleri zamanla görmeye başlayıp, öğretmeye çalışana kadar.
Bu arada hangi haftaydı bilmiyorum ama bir hafta doktor kontrolüne gittiğimizde; bu hafta tırnaklarının çıkmış olması lazım, öyle değil mi dedim? Doktorumuz şaşkınlıkla bana bakarak, valla bu soruyu daha önce soran başka biri olmadı, açıkçası bende o kadar takip etmiyorum dedi... Doğrudur herhalde dedi :):):)
Sapanca Yedi Göller'de Son Gezmeden bir Kare :)
(Doğuma tam da 1 ay kala yollar bozuk, hoplaya zıplaya gittiğimiz ve eğer gidersem yolda doğuracağıma inanan ve ambulansla döner diyenlere inat, verdiğimiz molalarda hoplayıp zıplamaya devam eden içimdeki bebeğimin çetin yolculuğundan bir kare)
Bu süreçte neler yapılmalı derseniz? naçizane tavsiyelerimi şöyle sıralayabilirim:
- Unutmayın ki hamile kalmak yada hamile bir bayan olmak bir hastalık türü değildir. Hastaymışsınız gibi kendinize davranmayın yada size böyle davranmalarına izin vermeyin.
- Her daim pozitif olun. Kimsenin sizi negatif yönde etkilemesine izin vermeyin. Lütfen hep olumlu düşünün ve sizde bebeğinize bu olumlu yansımaları yansıtın.
- Sizi sakinleştirecek, her daim bir telefon kadar yakın olduğunu düşündüğünüz ve özellikle ve özellikle panik yapmayan, soğuk kanlılığını koruyan bir doktor edinin ve her şeye şüphe ile yaklaşan kadın doğumcu doktordan uzak durun. Ay şuna da bir bakalım, ay bu bize bir risk doğurur mu? gibi ön yargılarla her şeyi sürekli sorgulamak ve bir şeyin altında hep bir şeyler aramak, inanın sizleri ve eşinizi, bebeğinizi oldukça zorlar. Bu sebeple, biraz rahat, sakin, soğukkanlı ve panik olmayan huzurlu bir doktor bulmanızı tavsiye ederim.
- Sonuna kadar zorlayın. Evet normal doğum yapmak istiyorsanız ve bu isteğinizi son ana ve son dakikaya kadar korumak istiyorsanız? muhakkak diretin ve de dirayetli olun. Hepimizin başına gelebilecek şeylerden biri de; son dakika krizleri, yok efendim nefes alışını duyamıyoruz. Kolu-bacağı ters döndü, bebek içeride tuvaletini yaptı, başı döndü-dönmedi, normal doğuma uygun değil gibi senaryolar hangimizin başına gelse hepimiz önce kendi canımızdan çok içimizdekini düşünerek onu en az zararla var etmeye çalışırız. Ve dolayısıyla da bize böyle söylense bile her denileni o son dakikada doğruluğuna ve gerçekliğine emin olmadan hemen kabul ederiz. Evet çoğu zaman etmekte gerekebilir, ancak son zamanlarda özellikle de ülkemizde birçok doktorun doğum esnasında üzerine fazla sorumluluk almamak adına, sorumluluklardan kaçmak adına ve maalesef ki , üzülerek söylüyorum ticari bir güdü içerisine girmelerinden mütevellit bilmediğimiz bir gerçekliğe bağlanıp doğru olanı yapmaya çalışıyoruz. Demek istemem şu ki; böyle bir tehlikeli durum varsa veya ihtimali bile varsa, sakın dinlemeyin doktorları kendi bildiğinizi uygulayın demek değil, en azından ispat etmelerini, sizin sezaryen doğuma hazırlıklı olmadığınızı, ısrarla normal doğum yapmak istediğinizi belirterek onları kendi tarafınıza çekmenizi ve belki de ortada olmayan bu senaryoları gerçek doğruluğa kavuşturulmasını sağlamada kendinize bir pay çıkarın.
- Hamile kaldığınızı öğrendiğiniz andan itibaren lütfen en başından düzgün ve içinize sinen bir doktor seçin ki, tüm bu süreç boyunca her şeyinizi ve sizi tanıyan, hastalıklarınızı ve gebelik geçmişinizi çok yakından takip eden bir bilirkişiniz olsun. Aksi takdirde bir başka kişiye geçtiğinizde sizi ve sürecinizi iyi bilmediğinden dolayı başka sorunlar çıkabilir yada var olan soruna müdahale etmekte gecikebilir.
- Bol bol gebelik süreçleri, haftalık gelişimler ve çocuk büyütme üzerine kitaplar okuyun, hatta içiniz kaldırıyorsa da videolar izleyin. Çok faydalı oluyorlar. Açıkçası ben doğum sırasında aa bu da neymiş, ne oluyor, şimdi sırada ne var gibi süreçleri canlı canlı bayılmaksızın izlediğimden ve hepsi hakkında da bir fikrim olduğundan tamam şimdi bu bitti, bu da bitiyor, şu da son kaldı deyip doğurdum. İçiniz rahat, her şeyden ve gidişattan da emin olunca, bilinmezliklerin ve şüphelerinde önüne geçip, içinize kurtları düşürmüyorsunuz.
- Çocuk odası kurmak için çok da acele etmeyin. İnanın her şey ve tüm eksiklikler çocuk doğduktan sonra da oluyor. Çünkü hayat kaldığı yerden devam ediyor. Bu aşamada yapılacak ilk şey, elbiseleri koymak için bir büyük etajer ve küçük bir beşik. Bunlar sizi bebek 3-4 aylık olana kadar idare ediyor. Sonrada dilediğiniz zaman dilediğinizi yaparsınız.
- Hamileyim diye kendinizi naza çekmeyiniz lütfen. Bırakın hayatınız eskisi gibi akmaya devam etsin. Yürüyüşlerinizi bol bol yapın, suyunuzu bol bol için, oraya yürüyemem, buraya gidemem, bunu yemem bunu içmem vs. gibi sebeplerle aman incilerim dökülmesin yapmayın. O inciler sizlerle kaldığı sürece inanın daha çok ağırlık yapıyorlar.
- Hamilelikte aşerme ? Valla benim için kocaman bir soru işareti biraz da hurafe yada batıl inanç gözüyle baktığım bir konu. Evet çok acıktığınız ve zaman zaman canınızın bir şeyler çektiği doğrudur. İyi de normal yaşantınızda da bunlarla dönem dönem karşılaşmıyor musunuz? Zaman zaman canınızın bir çok şey çektiği olmuyor mudur? Eeee... O zaman bu kocalara yapılan eziyet de neyin nesi? Kendimce de ağır bir fenomen olsam da, bunu eziyete dönüştürecek yada adamların canını çıkaracak bir boyuta taşımadım hiç bir zaman. Arkadaşlarımız yalvarırdı, "Kızım Allah aşkına şu saati gecenin 03:00'üne kur. Canım kışın ortasında taze incir yada karpuz çekti de, git alsın gelsin, sende ye!!!" derlerdi. Valla o sıralarda ve saatlerde bende de pireler uçtuğundan hiç de böyle bir şey yapmaya kalkışamadım ve hatta yapmadım da. Çocuk doğuracağız diye yanımızdakinin de canına okuyacak değiliz ya... :):):) O yüzden sallayın bu tip şeyleri... Yemeyince de erkek çocukları gibi şişmiyor bir yerleriniz merak etmeyin. Zaten doğal bir şişliğiniz var, o yeter size:):):)
- "Ye tatlıyı çıkar Hakkı'yı, ye ekşiyi çıkar Ayşe'yi". Valla yiyince böyle oluyorsa ne güzel... Her yer isteyenin gönlüne göre Ayşe'ler ve Hakkı'larla dolardı. Peki bende bu süreçlerde her zaman yediğimden kat ve kat fazla patlıcan yemiş biri olarak acaba ne çağrışım yapmışım bilemedim. :) Bu konuda çok da denecek bir şey yok, "Allah herkesin gönlüne göre versin inşallah..."
- Tüm aylık kontrollere giderken muhakkak yanınızda eşinizle birlikte gidin. Neden derseniz? Erkekler maalesef içlerinde bu çocukları sizlerle birlikte büyütemedikleri için. Kendilerini bu konuda biraz daha geri plana alıyorlar. Bu sebeple; bebeğin ilk kalp atışlarını duyduğunuz süreçten ultrasonda şekillenmeye başladıkları dönem ve sonrasında da her kontrolde ve paylaşımda onları da bu sürecin içine katılmalarını sağlayarak, bir nebzede olsa varlıklarını hissetmede ve babalık duygularının gelişimlerinde onlara yardımcı olma imkanı tanırsınız.
- Gene batıl inançlarımızdan biri olan doğuma gitmeden önce ayakkabılarınızı giymeden, daha önceden ayakkabı portmantosunun içerisine yerleştirilmiş bir kalıp sabunun alınarak, gebe adayının koynundan içeri 3 kere dönüşümlü olarak atılarak su gibi, sabun gibi kolayca akıp geçsin ve rahat bir doğum yapsın diye dolandırılmasına dair bir inanç daha var. Valla bunu yapmadım desem yalan olur. Annem sağolsun tam çıkar ayak bu işi de halletti, fark etti mi derseniz. Herhalde etmiş olabilir çünkü normal doğumun ta dibine vurarak tam da ebe usulü bir doğum yaptım :) Sizler karar verin artık etki etmiş mi ?, etmemiş mi?
- Hamile günlüğünüz olsun. Yarın öbür gün çocuklarınıza hatıra bırakabileceğiniz, tecrübelerinizi ve deneyimlerinizi yazdığınız ve bir sonraki bebeğinize unutmamak üzere kayıt altına almak istediklerinizi yazın buraya... Faydasını göreceksiniz inanın.
- Biraz moral toparlamak isterseniz de doğuma yaklaşık 1 ay kala çok da ağırlaşmadan önce kendinize bir moral partisi verin. Gavurca adı Baby Shower. Bebeği yıkamıyorsunuz :) (genelde böyle bir ön yargı ve daha önce adını duymamış arkadaşlarınız arasında bir fikir yürütme oluyor.), sadece doğum öncesi arkadaşlarınızla birlikte olup, eğlenceli oyunlar oynayıp, bebek hakkında düşünce kartları yazdırıp, güzel güzel hediyeler topluyorsunuz ve gününüzü anlamlandırıyorsunuz... Bkz. benim Baby Shower Etkinliği'me tık tık tıkkkk...
- Hastanede doğum sonrası kolunuzu bile kaldırırken düşüneceğiniz için öncesinde bebek müjdesini vermek için, doğum mesajınızı hazırlayın yazın ve hatta mümkünse kimlere göndereceğinize dair bir grup oluşturarak, tek bir tıkla gönderimi gerçekleştirin.
- Sağlığınız el verdiği müddetçe doğuma son 3 hafta kalana denk çalışın. Neden derseniz? Çocuk olduktan sonra daha fazla ve daha önceden aldığınız doğum iznine çıkmaktan dolayı çok pişman olacaksınız da ondan. İş vakti geldiğinde ve çalışma hayatına dönmeye başladığınız günlerde kafanızı vurmayın sonra, keşke daha çok işe gitseydim de şimdi evladımın yanında 3 gün 5 gün daha fazla olsaydım diye... Hele de emzirmeye hala devam ediyorsanız....
- Aaaa asıl önemli şeyi unuttuk, hamilelik sırasındaki çatlaklar... Evet bunlarla bir tür baş etme yolu var. Önce yapmanız gereken bir cildiyeye gözükmeniz ve size ve bebeğinize zararlı olmayacak bir ürün tavsiyesinde bulunmasını istemeniz. Ben ne yaptım derseniz de; Lierac marka hamilelik döneminde kullanılan çatlak kremini kullandım ve sonrasında kalan nadir miktardaki çatlaklar içinde aynı markanın phytolastil serumlarını kullandım. Faydalı oldu mu. Evet. Neredeyse %90 oranında :):):)
- Saç boyama? İspatlanmış bir kanıt olmasa da bu konuda, doktorumun da önerisiyle ilk 3 ay gebelik dönemimde saçlarımı boyatmadığım doğrudur. Ama sonraki aylarda 2-3 ay aralıklarla bitkisel, organik boyalarla saçlarımı boyattığım doğrudur :):):)
- Dişlerinizde bir sorun ağrı, çürük, kanal tedavisi, dolgu,.. gibi vs. durumlarda varsa en güzel zamanlar ve hekimlerce uygun vakit, 3-6 ay arasındaki zamanlar. Tabi keşke hiç böyle sorunlar olmasa ama maalesef dikkat etmek lazım ve ihmal etmemek lazım. Biliyorsunuz ki, dişlerdeki bazı sorunlar iltihaba ve o da vücut iltihabının yükselmesine,... vs. daha farklı süreçlere kadar sizleri taşıyıp, bazen can sıkıcı şeyler oldurtabiliyor.
- Gebelikte saç kesimi? Bir diğer batıl inançlarımızdan biri de hamileyken saç kesilmemesi. Neden mi? Bebeğin ömrü kısalırmış? İspatı var mı? Hiç şahit olmadım ama eskiler ne biliyorlar da bunu onun üstüne söylemişler bilmiyorum. Benim de kestirmediğim doğrudur :)
- Manikür-pedikür? Valla gebeliğin bütün süreci boyunca ben tüm bu işlemleri yaptırmaya devam ettim. Zaten belli bir süre sonra karnınız o kadar büyüyor ki, kendiniz eğilip kesemiyorsunuz bile tırnaklarınızı.
- Hastanelerin gebelik dönemlerinde hamile bayanlar için başlattığı ücretsiz eğitim ve seminerler oluyor. Bazıları eşli, bazıları eşsiz olan bu seminerlere muhakkak katılın, faydasını göreceksiniz. Emzirmeden tutunda, doğum esnası, sonrası, bebek bakımı vs. gibi konularda oldukça aydınlanıyorsunuz.
- Eğer doğum anını kendinize ve bebeğinize ölümsüzleştirmek isterseniz de, bir doğum fotoğrafçısı ile anlaşın derim. Yoksa bu gördüğünüz fotoğrafları bir daha ne zaman görebileceksiniz :)
- Sigara ve alkolden uzak durma !!! Benim için oldukça önemli bir husus. Ne bir sefer nede bir yudum fark etmez. Eğer benim gibi düşünenleriniz varsa, %1 veya %0,5 risk bile varsa bu süreçte sizce almaya veya bunların uğrunda bebeğinizi feda etmeye değer mi? En sevmediğim, en çok kızdığım ve hatta kendini düşünmüyorsan içindeki düşün kadın tipleri bu tipler. Üzgünüm ama böyle... Yok efendim içmezse daha çok sinir yaparmış, o da bebeği strese sokarmış, onun annesi bunun annesi günde 1 paket, her gün 1 kadeh alkol almış bir şey olmamış gibi palavralara kusura bakmayın ama "İNANMIYORUM." Sizlerde annenizin karnında bunları içerek mi büyüdünüz? yada anneniz içerek mi büyütmüş sizleri? Bırakın lütfen bu spekülasyonları da siz içinizdekini ve onun sağlığını düşünün lütfen...
- Gebelik sürecinde üzgünüm ama lütfen herkesi hatta aile büyüklerinizi bile, kötü senaryolarda dinlemeyin. Yani şunu demek istiyorum, Ali Baba hikayeleri gibi türedikçe türeyen ay o şöyle yapmış sonra böyle olmuş. Yok doğumda o olmuş bu olmuş... Ohooo bitmek bilmeyen bir dünya senaryo, hikaye, hurafe,vs.vs. dolusuna... Şimdi zaman değişti, teknoloji değişti, hatta neredeyse bizler bile değişiyoruz, yediklerimiz-içtiklerimizle her gün oynanıyor, hal böyleyken her şeye kulak asıp, kafaya takarsanız kendinizi üzmekten öteye geçemezsiniz. Ne gereği var bu sürecin keyfini yaşamak varken...
Valla çok konuştum, çok söyledim ama inanın bu dediklerimi yaptığınızda faydalarını göreceksiniz. Bir doktor yada bir hekim değilim ama yeterince pozitif bir hamilelik süreci geçirmiş, hiç bir şeyi kafaya takmamış, eşinin de üstün çaba ve gayretleriyle kendini yeterince normal doğuma hazırlamış ve bir daha hamile kalsa gene normal doğumla (epiduralsiz) doğurmak isteyen birisiyim. Çok araştırmalar yapıyorum ve hatta bir "Doğum Koçu-Doula" olmak istiyorum. Bunun için şu ana kadar çeşitli girişimlerim olsa da hali hazırda hala ülkemizde sahip olunamayan bu doğum koçu-doula sertifikasyonuna sahip olabilmek adına bu işin mabedi "Dona International" ile görüşmelerimi sürdürüyorum. Öyle ve hatta hiç de kolay olmayan bir şey bu. Bir kaç türü de var, doğum ve sonrası olmak üzere... İnsanlar bu kişilere oldukça güveniyorlar ve süreçlerin beraberce aşılmasını sağlıyorlar. Bizim ülkemizde niye olmasın ki?... Bizim gebelerimizin ihtiyacı yok mu böyle insanlara... Hem de fazlasıyla var.. İşte sadece bu söylediklerimle bile baş edebilmek için ihtiyacımız var. Önce eğitim şart diyoruz ve bunun için 2 yıl kendimizi bu işin eğitimine adıyoruz :):):)
Ve şimdi sırada asıl hikayemiz "Doğum Günü"....
Şu saatte tek temennim, Allah'ın herkese bu güzel duyguyu yaşatması, sonsuz kez isteyenleri daha fazla istetmemesi, sağlıklı, sıhhatli, eli ayağı düzgün bebekleriyle buluşturması ve her kadın ve her canlının bu duyguyu tatmasını sağlaması.
Daha fazla ne denebilir ki?
Bize düşen bu evlatlara sahip çıkmak, düzgün bireyler yetiştirmek, vatana millete hayırlı, vefalı ve sahip çıkan çocuklar büyütmeye çalışmak, anne baba sözü dinleyen, hayırlı, dürüst, sevgi dolu, iyi niyetli bireyler olmalarını sağlamaya çalışmak.
Herkese sonsuz sevgi ve saygılarımla,
Şuh-i Fidan ve Bir Anne...
Ve şimdi sırada asıl hikayemiz "Doğum Günü"....
Son dakikaya kadar yerinde duramayan ben 13.11.2012 günü gene hayat rutinime devam ediyordum. O gün sabah hastane için dağıtılmak üzere aldığımız şekerlemelerin üzerine "Hoş geldin Ali Kerem Bebek" yazılarını yapıştırıyor, bir taraftan da aranjmanını hazırlıyordum. Gayet sakin bir gündü. Ve doğuma tam da 1,5 haftam vardı. Ne gereği vardı heyecan yapmaya dimi ama :):):) Bu işleri bitirdikten sonra saat 14:00 gibi annemle çarşıya alış-verişe çıktık. Akşama kayınvalideler gelecekti, bizi de bir yemek telaşı sarmıştı, malum evde de bir şey yok diye bir market yapalım dedik... Kendi ellerimle dolmalık biberleri seçtim, hala hatırımda :) Fırına uğrayıp ekmeğimizi aldık, mahalle esnafı ile 3-5 muhabbetin ardından eve geldik. Bizim buralar hala mahalle havasında ve esnaflarımız çok. İstanbul'un Beşiktaş'ına uğrayıp da Dikilitaş Mahallesi'ni bilmeyen yoktur sanırım. Herkese açık kapıları, kocaman yürekli esnafları, herkesin birbirini tanıdığı ve selamladığı sokak dolusu insanları ve sepetle bakkalın tentesine vurduğunuzda ekmeğinizi yada kolanızı koyacak birileri hep vardır burada. Zaten buradan kopamamamızın asıl sebebi de bu. Bir hayalim bile var? Oğlan büyüdüğünde biraz hayatı anlasın, ekmek parası nasıl kazanılır bilsin, alın teri ne demektir öğrensin diye fırına, manava, bakkala, balıkçıya, berbere, eczaneye ve hatta taksi durağına bile çırak veresim var :):):)
Neyse geldik evimize, doldurduk dolmalıklarımızı, yanına bir çorba bir salata derken akşam oluverdi. Oturduk, yemeğimizi yedik, muhabbet sohbet... Ama bir gariplik vardı ve bu akşam daha öncekilerden biraz farklıydı. Bir yorgunluk çöktü, ara sıra karnıma girip çıkan kramplar, birden ateş basmalar, evde kimse kalmasa da bende gidip bir an önce yatsam diye düşünmeler...
Tam ayağa kalkıyorum lavaboya gitmek için zor koşuyorum tuvalete ve evet işte tam da bu sırada suyum geliyor. Sizin dışınızda gelişen, hiç bir şekilde müdahale edemediğiniz anlardan ilkini bu dakikada yaşıyorsunuz. Sonra herkes de bir heyecan, bir telaş, hemen arabayı ve valizi hazırlayıp toparlıyorlar, şu sabun meselesini aradan çıkarıyoruz ve bir bakıyorum ki en sona ben evde kalmışım ve evin kapılarını kilitliyorum :) Şimdi yazınca da komik geliyor ama valla bizde aynen böyle oldu. Aşağı inince de bari ön koltukta ben oturayım dedim, arkada sıkışıp kalmayım diye :) Hemen Beşiktaş'tan Altunizade'ye köprü trafiğine de yakalanmadan hastaneye ulaşıyoruz ve tam da acile girdiğimiz saat 23:15...
Acil'de bekleme başlar. Her şey kontrol altında, Emine ebe belli aralıklarla ağrı eşiğini ve açıklığı ölçüyor ve sonra bize tahsis edilen odaya çıkıyoruz ve beklemeye başlıyoruz.
Yüzümden de anladığınız üzere, sakin kalmaya çalışma, etrafımdakileri sakin kaldırmaya çalışma, biraz heyecan, biraz ağrı, biraz acı, bizi mutluluğa götürecek yolun öncesi sisleri aralama ve biraz biraz tuhaf tuhaf duygular...
Sonra ebenin talimatlarıyla ağrı sıklığı ve şiddetini ölçmeye devam ve belirlediği skalaya ulaşınca bir ses vermek ve hazırız demek için bekleyiş...
Burda da bir babanın bekleyişi...
Vakit geldi haydi ameliyathaneye şimdi...
Ameliyata giriş ve artık doktorumuzu çağırma vakti geldi. Tüm hazırlıklar tamam, her şey istenilen seviyede ve beklenildiği gibi. Bir ALO ve doktorumuz 15 dk'ya kadar hastanede...
Tam da bu sırada Emine Ebe'yle aramızda geçen diyaloglar:
Doğuma 15 dk kala...
Ben: Emine Ebe normal doğum yapacağım ama Epidural iğneyi ne zaman vuracaksınız?
Emine Ebe: Ne iğnesi?
Ben: Eee hani daha az ağrı hissediceğim ve daha kolay doğum olacak ya? O yüzden epidural iğneyi ne zaman vuracaksınız?
Emine Ebe: Fidan Hanım bu saatten sonra iğne kifayetsiz, ne yapsak size artık her şeyi hissedeceksiniz. İğne için bir şey yapamayız şuan?
Ben: Yani?
Emine Ebe: Yani harbi harbi normal doğuma hoş geldiniz :)
Ben: (İçimden) -Wowwww, işte şimdi yandın kızım dedim.
İşin doğrusu hep normal doğum normal doğum diye doktorumla konuşmuştum da epiduralli mi? epiduralsiz mi? bunu konuşmamıştık. Ve ben de bunu tam da bu hiç olmayacak sırada fark etmiştim. Yıllar sonra yani 2 yıl sonra bugün doktorumla bunu konuşurken, dedim ki; ben o zaman niye bunu sizinle konuşmamışım, nasıl bu noktayı atlamışım bilemedim dedim. O da gayet sıcak ve gülümser bir tavırla, Fidan'cım ben senin her türlü doğurabileceğini ve normal doğumda da ne yolla olursa olsun kaldırabilecek bir kapasiten olduğunu bildiğimden sana ekstra bir şey söylemedim dedi. Yani ben kendime bile bu soruyu sorup, cevabını alamamışken, o bu soruları benim yerime cevaplamış ve zaten doğruyu bulmuştu. O yüzden söylüyorum ya hep, sizi tanıyan, bu süreçte hep yanınızda olan, güvenebileceğiniz, soğuk kanlı, sakin tavırlı ve sizi her daim kaldırabilecek bir kadın doğumcunuz olsun diye... Boşuna dememişim değil mi?
Gelelim kaldığımız yere; ben bunu şu saatte Emine Ebe'den duyunca ne yapmış olabilirim sizce... Bütün doğum ağrılarını ve bebeği kaçırmış olabilir miyim acaba? ve sırf tekrar beni eski seviyeye ve ağrı eşiğine geri getirmek için hiç de tahmin edemeyeceğiniz bir halde yerimden kaldırıp, ağrıların eski şiddetine gelmesini ve bebeğin yola girmesini sağlamak için kaçan bu şeyleri tekrar geri getirmek adına ameliyathanede bir o yana bir bu yana beni yürütmüş olabilirler mi sizce? doktor gelene kadar. Bence olabilir ve ben doktor gelene kadar yaklaşık bir on dakika yanan tüm devrelerimi bu haberden sonra yerine getirmek için dönüp dolaşıp yürüyüp durdum. Ve sonunda doktor geldi.
Haydi bakalım vakit geldi, doğuma başlayalım dedi....
Bu sırada saat 02:30...
Artık karşımda bir doktor değil ablam vardı. Ve aramızda geçen konuşmalar...
Doktorum: Hadi ablacım başla bakalım ıkınmaya.
Ben: ....
Doktorum: Hadi ablacım hadi ablacımmm...
Ben:...
Doktorum: Az gayret az gayret hadi hadiii....
Ben: Yapmaya çalışıyorum...
Doktorum: Çok az kaldı, hadi hadi devam devam...
Ben: Nerde gelmiyor mu?
O sırada koridordaki bekleyiş...
.....
Veee 14.11.2012 saat 03:03
Bebeğin içimden çıkışı ve son hamle... Sanki her şeyi hissettiğimden midir? , Allah'ın verdiği bir güç müdür? bilinmez ama içimden bir dizi tren vagonları gibi tır tır tır bir şeyler koptu ve çıktı gitti.
İşte bir nihayete eriş... Ve meraklı gözlerle içimden çıkan varlığa bir bakış...
Hoş geldin Bebek...
Haydi hazırlan bakalım...
Artık herkesle tanışma vakti...
Önce bir de önden annen bir koklayıp, bir öpsün seni... Hoş geldin Meleğim... Nur tanem... Mis kokulum... Cennet kokulum... Annesinin eri, askeri.... Hoş geldin....
Kelimelerin çok da ifade edilemediği, her şeyin kifayetsiz kaldığı, hayatın durup yeniden başladığı, nefes alış-verişlerimizde bir değişiklik olduğu, kendimizden vazgeçişlerin ve artık geçecek olup, hayatlarımızın bir hayata adandığı, gözünün içine her gözümüzün değişinde içlerimizin kavrulduğu, eriyip, bitip, tükenecek noktaya gelişlerimizin olduğu, bir yutkunmada sayısız boğaz düğümlenişlerimizin olduğu ve artık SEN ve BEN değil, BİZ'in varoluşunun tek kanıtı....
Daha fazla ne denebilir ki?
Bize düşen bu evlatlara sahip çıkmak, düzgün bireyler yetiştirmek, vatana millete hayırlı, vefalı ve sahip çıkan çocuklar büyütmeye çalışmak, anne baba sözü dinleyen, hayırlı, dürüst, sevgi dolu, iyi niyetli bireyler olmalarını sağlamaya çalışmak.
Herkese sonsuz sevgi ve saygılarımla,
Şuh-i Fidan ve Bir Anne...
*** Tüm fotoğraflarımı çeken, beni doğumda da yalnız bırakmayan, her daim yanımda ve arkamda olan bir diğer soydaşım, canım cancağızım Işıl'ımın, ellerine kollarına tekrar ve tekrar sağlık.... Sana da sonsuz teşekkürlerimle birtanem....
Öyle kaptırmışım ki kendimi, Gözlerim dolu dolu okudum. Allah herkese bu güzel duyguları yaşatsın, bana da inşallah. Bebeğiniz ve ailenizle nice sağlıklı güzel yıllarınız olsun. Kaleminize sağlık..
ReplyDeleteSevgili İstanbul Hanımefendisi öncelikle güzel temennileriniz ve dilekleriniz için çok teşekkür ederim. Umarım Allah sizin de gönlünüze göre bir evlat verir ve benim için dilediğiniz tüm temenniler sizin içinde geçerli olur. Kendinize iyi bakın. Sevgilerimle...
DeleteHarika bir yazı gerçekten her anne adayı okumalı. Bana çok faydalı oldu kesinlikle hastalık değil hamilelik bu çok önemli. Ellerinize sağlık, hamileliğim boyunca ara ara açıp okuyacağım :)
ReplyDeleteSevgili hcagla Hanım yorumunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim. Bir yüreğe dokunup, fadalı olabildiysem eğer, ne mutlu bana.... Sevgilerimi sunar, her şeyin gönlünüzce olmasını temenni ederim. Sevgilerimle...
DeleteCanım an be an seninle berabermişcesine tüm yazdıklarını bir çırpıda okudum..Kâh ağladım ,kâh güldüm nasıl da güzel anlatmışsın yüreğine sağlık.
ReplyDeleteSeni tanımamdan mütevellit seni dinlermişcesine ve benim yakışıklı Ali Kerem'in yine gel deyişi gözlerimin önüne gelerek tebessümle okudum.Kalemine ,yüreğine gönlüne sağlık.
Sevgilerimi bıraktım keşke daha önce tanıyor olsaydım seni ve tüm bu süreçlerde yanında olabilseydim.
Malum bizde çocuk olmadığından henüz hiç bir olaya yaklaştirılmadik çevremizdekilerin fesat düşünceleri ve bebişimiz olmadığı için nazar degeceğini düşünen mercimek beyinliler yüzünden hamile bir yakınimızla yada arkadaşimızla bir fotografim dahi yok değil ki baby showera davet edilelim ama olsun.
Sayende tüm bu süreçleri gözlerimin önünden film şeridi geçermiş gibi yaşayarak hissettim...
Sevgilerimi gonderiyor ve sizleri sımsıkı sarılarak öpüyorum ...
Hep birlikte her zaman mutlu ,sağlıklı ve huzur dolu olun... 💟
Emel'im canım benim, ablam, arkadaşım, dostum, her şeyim... Öncelikle güzel yorumların ve yazın için çok teşekkür ederim. İnan bana Ali Kerem'in gözü hala yollarda bir gün gelirsin yine belki diye bekliyor...
DeleteBende aynı şekilde seni tanımış olmaktan hatta üzülerek de olsa geç tanımış olmaktan dolayı çok mutluyum. Keşke dediğin gibi bu süreçlerde sende yanımda olsaydın da bende arkamı bir dağa yaslayabilmiş olsaydım.
Fotoğraf konusunu kısmet olursa ikinci de hallederiz. Hatta baby showerını da beraber yaparız. :)
Bir nebzede olsa yaşatıp, bir yüreğe daha değebildiysem eğer ne mutlu bana birtanem...
Sonsuz sevgi ve öpücüklerimi gönderiyor, arayı uzatmadan yeniden bir araya gelelim diyorum...
Bundan sonra da inşallah hep birlikte ve bir arada mutlu, sağlıklı ve huzurlu günlerimiz olur diyerek son noktayı koyuyor ve sevgilerimi gönderiyorum.
Fidanıım! Okurken gözyaşlarıma hakim olamadım resmen... o anlar benim bile bugün bile aklımda.. Bu anına tanıklık etmek benim için onurdur soydaşım :) (soydaşım kelimesini sevdim:) )
ReplyDeleteIşıl'ım canım benim çok teşekkür ederim tekrar ve tekrar her şey için... Aynı onur ve şeref bana ait inan ki canım benim. Seni tanımış olmaktan, bir arada olma fırsatını her daim yakalayabilmiş olmaktan ve varlığınla her daim bir arada olmaktan ötürü çok ama çok mutluyum. İyi ki varsın soydaşım,canım,balım :):):)
DeleteCanım Fidanım ne guzel anlatmişsin yeni anne adaylarina guzel bir isik tutmuşsun bende annane olacagim icin hemen yazini heyacanla okudum kıziminda okumasini söylüyecegim oda faydalansin ellerine emegine saglik ne guzel bir bebek dunyaya getirmissin allah omurler versin saglik mutluluk icinde neseyle keyifli buyur seni çok öpüyorum sevgiler.
ReplyDeleteLeyla Abla'cım canımsın benim, çok teşekkür ederim güzel yorumların için. Tüm anne adayları okusun, birilerine bir nebze bir ışık tutsun, yol göstersin, yapılan hatalar yapılmasın ve bazı şeylere dikkat edilsin diye tüm yaşadıklarımı bu yazımla özetlemek istedim. Senin de anane olacağını biliyorum, inşallah tüm süreçler çok olumlu ve başarılı geçer ve sizde bebeği sağlıkla, sıhhatle Allah'ın izniyle kucağınıza alırsınız. Hani hep büyüklerimiz derler ya, Allah bir avazda doğurmayı nasip etsin diye gerçekten doğruymuş ben bunu doğumda daha iyi anladım, inşallah kızınız içinde aynısı geçerli olur ve güzel bir doğum olur. Bir şey olursa, aklınıza bir şey takılırsa da her zaman seve seve yardımcı olmaktan mutluluk duyacağımı ve bir telefon kadar uzağınızda olduğumu unutmayın. Öpüyorum çokkk... Sevgiler...
Delete